YOLCULUK HER AN BİR YERE VARIYOR
YOLCULUK HER AN BİR YERE VARIYOR
(15 Mayıs 2018, Deniz Spatar)
Türkiye’deki çalışmalarımıza Şiddetsiz İletişim eğitmeni, koç ve asesör olarak katkıda bulunan, benim ise sevgilim ve yakın dostum Stephan Seibert 30 Nisan’da evini kapattı. Sırtına çantasını, çantasının içine çadırını ve birkaç eşyasını, kalbine hayattan öğrendiklerini aldı, geldi, 1 Mayıs’ta beni Stuttgart Havaalanı’nda karşıladı. Birlikte yürümeye başladık. Stephan kendisinin de bilmediği bir süre boyunca Almanya’da yürüyecek. Yürürken Şiddetsiz İletişim de paylaşacak. Vardığı yerlerdeki Şiddetsiz İletişim dostlarıyla buluşacak. Bazen bir kahve içecek, bazen birlikte bir şeyler sunacak, bazen de onların evlerinde konaklayacak. İsteyen herkesi kendisiyle bağlantı kurmaya ve istedikleri süre boyunca birlikte yürümeye davet ediyor.
Bu yolculuğa başlarken onunla olmak, ilk adımları birlikte atmak istedim. İlk 13 gün birlikte yürüdük. Bazen keyif, bazen şaşkınlık, bazen korku, bazen neşe, bazen bezginlik, bazen huzur, bazen öfke, bazen söylenme ama en çok aşkla. Kimi zaman tepemizde doğanlar uçtu, kimi zaman yanımızda çalılıklardan tavşanlar, tepelerden geyiklerden koşuşturdu. Yeri geldi, sinek, sivrisinek bulutları içinden geçtik, yeri geldi taze kır çiçeklerinin renkleriyle coştuk. Yine de, benim için hiç de kolay olmadı. Sevdiğim adamın sırtında 20 kilo, benim sırtımda 14 kilo yükle yürümek benim ilişkilerle ilgili de bol bol düşünmemi sağladı. Ne de olsa, insan doğada yürürken kitap okuyamıyor, sosyal medyaya bakamıyor, telefonla konuşamıyor. Ben de bol bol farkında olmaya çalıştım ve bol bol bu yolculukla ilgili tefekkür ettim. Durdukça da, aklımdan geçenleri not ettim.
Notlarımda "sen” diye hitap ettiğim kendimim. Kulağınıza genelleme gibi gelenler yalnızca benim düşüncelerim. Doğru ve yanlışın ötesinde duymanız dileğim. Hepsi kendime notlarım. "Yük” diye tanımladığım, sırtımdaki 14 kiloluk çanta. Siz isterseniz bunu "geçmişimden ilişkime getirdiğim yükler” gibi de okuyabilirsiniz. Kendime notlarımı keyifle okumanız dileğiyle:
- İki kişi de yürüse herkes kendi yolunu yürüyor
- Herkes kendi yüküyle yürür
- Kendi yükünün ağırlığı altındayken başkasını duymak çaba istiyor.
- Benim yüküm bana yeter, senin yükün sana. Birbirimiz için yapabileceğimiz tek şey, bazen soluklanmak, bazen de yalnızca "anlıyorum” demek.
- Bu yol kimin yolu? Nereye gidiyoruz? Yolculuğu paylaşıyor muyum? İtaat mi ediyorum? Yoksa yalnızca teslimiyet mi bu?
- İşbirliğinin hedefi keyif, dinlenme, konfor ve oyun. Bazen de hayatta kalmak.
- Yükünün altında ne kadar eziliyorsan hayatın şu an ve burada sunduğu mucizeleri görmek o kadar zor
- Yükünü tanıyıp, kabullendikçe yolun keyfini o kadar çıkartabiliyorsun
- Hangi yoldan gidileceğine kim karar verecek?
- Ne yöne gideceğini bilmiyorsan, ne yöne gideceğini söyleyenlere bağımlı olduğunu kabul etsene
- Kendi yardım kitin yoksa, birlikte yürüdüğün kişiyi yardım kiti yok diye suçlamanın anlamı var mı? Yolda neye ihtiyaç duyacağını düşünmek ve ihtiyaçlarının sorumluluğunu almak senin işin. Yol arkadaşını suçlamayı bırak.
- Eğer bir planın yoksa hiç bir yere varmadığını sanabilirsin. Oysa yol her an bir yere varıyor.
- Araçları amaç haline getirme, aracını kaybedersen kıtlığa düşersin. Sen ne yapmak istediğine odaklan, neyle yapacağına ondan sonra karar verirsin.
- Yürüyorsan, toprak senin en yakın dostun. Toprağa basacaksın ama toprağın doğasını da gözeteceksin. Ayağına bir şey batarsa, toprağı suçlama, bastığın yerin farkında olmadığın için yas tut.